Page 142 - bilgem-teknoloji-dergisi-4
P. 142
Nur YANANLI Bilimsel Düşünceyi Hayata Geçirmek
Doğru olarak benimsenmiş bu yanlışların • Aklın girmediği konular dogma haline • Sosyal hayatta aklın kullanılmaması Bilimsel düşünce veya bilimsel yaklaşım dediğimiz bu Bilimsel düşünce genellikle şu adımlar ile tarif edilir:
fark edilmesi ancak bilimsel düşüncenin gelir ve dokunulmazlaşır. Dokunulmaz kızgınlık, kin, nefret, hırs gibi duyguların yöntem nedir?
sorgulayan, şüpheci yaklaşımı ile hale geldiği için bu konular içindeki kişilere hakim olmasına neden olur. Böyle • Tez
mümkündür. İnsan olarak hedefimiz yanlışlar asla düzeltilemezler. Ayrıca akla toplumlarda cinayetler, incir çekirdeğini Montaigne “Allah’ın insanlara en adilce dağıttığı nimet akıldır. • Hipotez
doğruya ulaşmak olduğuna ve yanlışlarla dayalı yorumlar yapılmadığı için dogma doldurmayan konulardan kavgalar, Çünkü hiç kimse akıl payından şikayetçi değildir,” der. Her
da doğruya ulaşamayacağımıza göre her haline gelen fikirler mana ve derinlikten nesilleri etkileyecek kan davaları günlük insan akıllı olduğunu ve düşündüğü her şeyin doğru olduğunu • Teori
insanın fikirleri, algıları ve davranışları uzaklaşarak yüzeyselleşir. sıradan olaylara dönüşür. Oysa ki akıl, sanır. İşte bu zan, insanın aklını kullanmasına, düşünmesine
sorgulaması gerekir. Sorgulama yanlışların • Akıl kullanılmadan, alışkanlık veya duyguların frenidir ve onların kontrol engel olur. Olması gereken, asıl düşünce yöntemi bilimsel • Yasa
fark edilmesi için gerekli olan ilk adımdır. gelenek haline gelmiş işler bilinçli olmadığı edilmesini sağlar. düşüncedir. Bilimsel düşünce eski bildiklerimize, kabullerimize,
Sonraki adımlar ise yanlışların tarafsız, için değerli ve kalıcı değildir. Yapılan işten • Bilimsel düşünce ile manevi olguların zanlarımıza şüpheyle yaklaşarak, araştırarak, sorgulayarak,
önyargısız gözlemler ile analiz edilmesi olumlu bir sonuç elde edilmiş olsa bile birbirinden ilgisiz konular olduğu tarafsız gözlem yaparak, önyargılardan arınmış saf aklı
ve yapılacak akılcı değerlendirmelerle tesadüfidir. Ancak neden, nasıl gibi düşünülür. Ama tam aksine akıl olmazsa kullanarak zamana ve mekana göre değişmeyen mutlak
düzeltilmesidir. Böyle bir yaklaşım kişiyi sorulara bulunan akılcı cevaplar ile yapılan ahlak da gelişemez. Ahlak ancak doğrulara ulaşma yolu veya yöntemidir.
de toplumu da her zaman olduğu işler başarıya ve hedefine ulaşır. kendinden şüphe eden, davranışlarını
noktadan daha doğruya daha ileriye sorgulayan, üzerinde düşünen ve doğruyu
götürecektir. arayan bir akılla gelişir. Bu yüzden sosyal
alanda akılcılığı hayata geçiremeyen
Bilimsel düşüncenin yalnız müspet
bilimlerle veya bilim adamları ile toplumlarda büyük ahlaki çöküntüler
sınırlandırılması, insan hayatının büyük yaşanır.
bir bölümünü oluşturan sosyal konuların • Bilimsel düşüncenin egemen olmadığı
bilimsel yaklaşımdan ve dolayısıyla toplumlarda kişiler farkında olmadan
akılcılıktan uzaklaşmasına sebep olur. geleneklerin, çoğunluğun ve güç
Günlük yaşantıdan bilimsel yaklaşımın ve odaklarının etkisi altına girerler. Bu etkiler
beraberinde akılcılığın dışlanması ise altında kişilerin bireyselleşmesi, dolayısıyla
toplumları felakete sürükleyecek sonuçlar özgür bir şekilde düşünmesi engellenir.
doğurur. Bu felaketi anlayabilmek için Bireyselleşmenin olmadığı, toplumsal
kişisel ve toplumsal hayatın bilimsel bakışın hakim olduğu yerlerde yanlışlar
düşünce ve akılcılıktan yoksun görülemez hale gelir. Çünkü kalabalıklar
olmasının sakıncalarını birkaç madde hep aynı yöne bakar, dolayısıyla farklı bir
ile özetleyelim: doğrultudaki doğruyu göremez.
• Bilimsel düşünce yöntemi ile
yetiştirilmeyen gençler sorgulamadıkları
için beyin yıkama faaliyetlerinin hedef
kitlesi haline gelir.
Fakat bu adımları gerçekleştirmek için olması gereken başka Gerçeği arayan, düşüncesini tartmalı şüpheyle
unsurlar da vardır. Bilimsel düşüncenin ilk adımı bilinenlere Bulduğundan emin olan, sınırlanır bildikleriyle
şüpheyle yaklaşmaktır. Bir tez ortaya atabilmek için öncesinde Derse hep “Ben bilirim”, gidemez öteye, çeker çile
bilinenlere şüphe ile yaklaşmak gerekir. Ancak şüpheci yaklaşımı Kuşku duymalı zanlardan yaşamak için gerçeklerle
gerçekleştirmek oldukça zordur. Çünkü insan genellikle
bildiğinden emindir. Zanlarını bilgi, bu bilgiyi de kayıtsız şartsız Şüphe doğruya ve gerçeklere açılan kapıdır. Tabii her zaman
doğru kabul eder. Kabullerle gelen bu eminlik hissi insanda tahmin edilen doğruyla bulunan doğru aynı olmayabilir. Bazen
şüpheyi ve sorgulamayı ortadan kaldırır. İnsan çoğu zaman de bulunan doğru, eski bilinen doğru olabilir. Sonuç ne olursa
kabul ettiklerinden o kadar emindir ki defalarca aynı hatayı olsun bilimsel düşünce sonrasındaki biliş ile öncesindeki biliş
yapıp, tökezlese de dönüp bildiğinden şüphelenmez, kendine arasında fark vardır. Bilimsel düşünce sonunda bilinç oluşur,
neden diye sormaz. öncesinde ise körü körüne bir inanış vardır sadece.
140 Sayı 04 Eylül-Aralık 2010 http://www.uekae.tubitak.gov.tr/ 141
·