Page 96 - bilgem-teknoloji-dergisi-13
P. 96
ŞEHİRLEŞME
BİLGEM TEKNOLOJİ
Abdullah Alpaydın-Başuzman / TÜBİTAK RUTE
NE KADAR kondularla ve çarpık yapılarla dört bir yandan çepeçevre dır? Kaçı bu şehri yeteri kadar tanımakta ve kaçı bu şehrin
tarihinden haberdardır? Kaçı İstanbulluluğun ne demek
kuşatılarak çirkinleştirilmiştir. Sosyo-kültürel açıdan bak-
olduğunu bilmekte ve kaçı bu şehri benimseyerek kendi-
tığımızda da büyük sorunlar yaşanmış, şehre göç eden
MEDENİYİZ? kırsal kökenli nüfus; kendi kültürü, yaşam tarzı ve alışkan- ni gerçek manada İstanbullu olarak kabul etmektedir? Bu
lıkları ile şehir hayatının şartları arasındaki derin uçurum
soruların cevaplarını kestirmek sanıyorum ki çok zor değil.
karşısında bocalamış; yeni hayata kolay intibak edenler
Maalesef, yaşayan nüfusun çoğunluğu yaşadığı şehre, bu
şehrin kültürüne ve ruhuna yabancı!
olduğu gibi, büyük çoğunluk şehrin kenar mahallerinde
bir nevi köy hayatı yaşamaya devam etmiştir.
Şehirli olmayı, lüks ve konforlu evlerde yaşamak, lüks ara-
Şehre gelirken önceliği iş bulup, para kazanarak ailesinin balara binmek ve lüks bir yaşam sürmek olarak algılayan,
geçimini temin etmek, ya da en hızlı yoldan zengin olarak hayatın gayesini de bunlara sahip olmak olarak gören in-
belki bir gün memleketine geri dönmek olan bu kitlele- san güruhunun, kendini her alanda geliştirerek kültürel
rin, şehirle ve şehirliyle ilişkisi haliyle büyük oranda maddi manada şehirli olması beklenebilir mi? Elbette beklene-
boyutta gerçekleşti. Böyle olunca, kültürel manada şehir- mez. Bu yüzden de böylelerine şehirli değil, gösteriş me-
TÜİK tarafından Şubat ayı başında yayınlanan Adrese Göç ve Toplumsal Dönüşüm li olmak, kendini her açıdan geliştirmek, hep geri planda raklısı “sonradan görme” denir.
Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi verilerine göre Türkiye nüfu- kaldı. Uzun lafın kısası, bu süreçte ne tam köylü ne de
sunun % 93’ü il ve ilçe merkezlerinde, bir diğer ifadeyle 1980’lerin ortasından itibaren bu tablonun hızla değişe- tam şehirli olarak tarif edemeyeceğimiz tipler türedi. Tıpkı “Medine” kelimesi Arapça şehir anlamına gelir. “Medeni”
şehirlerde yaşıyor. Bu orana dair önemli bir noktaya dikkat rek bugünkü duruma gelmemizin arkasında elbette birçok Türk toplumunun artık ne tam Doğulu ne de tam Batılı kelimesi de Medine kelimesiyle aynı kökten türemiştir.
çekmekte fayda var. 31 Aralık 2021 itibariyle 84,680,273 sosyo-ekonomik sebep var. Şehir nüfusunun bu derece olamayışı gibi bir kimlik karmaşasıydı yaşanan… Yani şehirli demek medeni demektir. Bir başka ifadeyle
olarak açıklanan toplam nüfusumuzun 66,092,128’i 30 hızlı büyümesi, şehirlerde yaşayan nüfusun doğal artı- şehir, bünyesinde medeni insanları barındıran ve medeni-
büyükşehirde yaşamakta ve büyükşehir statüsündeki il- şından ziyade elbette köylerden kentlere yoğun bir göçle Şehrin demografik yapısındaki bu değişim neticesinde, yet inşa eden yerdir.
lere bağlı belde ve köyler mahalle statüsüne geçtiği için açıklanacak bir durum. Başta iş olmak üzere, eğitim, sos- gerçek manada şehirlilerin sayısı azaldı ve sesleri daha
kırsal nüfus kapsamının dışında tutulmaktadır. Dolayısıy- yal ihtiyaçlar vb. birçok nedene bağlı olarak gerçekleşen az duyulur oldu. Atadan ve dededen şehirli olanların yeni “Medeni” kavramından yola çıkarsak, acaba bu kavramın
la % 93 oranı tam olarak gerçeği yansıtmamakla birlikte, göçün hız kesmeden devam ettiğini hesap edersek, yakın nesilleri de, bu olumsuzluktan etkilenerek ideal ölçekte içini doldurabilecek kalitede insan yetiştirebiliyor muyuz?
ülke nüfusunun en az % 80’inin il ve ilçelerde yaşadığını gelecekte şehirlerde yaşayan nüfus oranının gerçekte de şehirli birey vasıflarını kaybettiler. Eskiden şehirli insan Trafikte, toplu taşıma araçlarında, işyerlerinde, okullarda
varsayabiliriz. Daha 1980’li yıllara kadar bu oran % 50’nin % 90’ı aşması uzak bir ihtimal değil. dediğimizde zihnimizde; bilgili, görgülü, edep, adap ve ve diğer kamusal alanlarda, birbirine saygısı ve tahammü-
altındaydı (1980’de % 44) ve nüfusun çoğunluğu köy ve erkan bilen, nezaket sahibi, insan ilişkilerinde saygı ve lü olmayan, bir diğerinin hak ve hukukuna riayet etme-
beldelerde yaşamaktaydı. Biraz daha geriye gittiğimizde İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlere doğru yaşa- seviyeyi korumayı bilen, çevresinde saygınlık oluşturan, yen, elinden gelse birbirini bir kaşık suda boğacak, egoist
ise, örneğin 1950’de Türkiye nüfusunun sadece % 25’inin nan göç, şehirleri birçok anlamda dönüştürmüştür. Geç- okuyup yazan, çevresini ve dünyayı tanıyan, düzgün ko- ve çıkarcı bireylerin, ortak bir kültür oluşturmaları, ortak
şehirlerde yaşadığını görmekteyiz. Bu verilerden hareket- mişte popülist gerekçelerle göz yumulması ve şehre gelen nuşan, dili güzel kullanan, genel kültür seviyesi yüksek, değerler geliştirmeleri ve bu değerleri ortak bir kimliğe
le, Türkiye’nin yakın bir geçmişe kadar köylü ya da bir ta- köylü nüfusun yerleşimiyle ilgili doğru ve sağlıklı planla- sanat ve estetikten anlayan, giyimi kuşamı düzgün, ince dönüştürerek onunla özdeşleşmeleri mümkün olabilir mi?
rım toplumu olduğunu söyleyebiliriz. malar yapılamaması sebebiyle, büyük şehirlerimiz gece- zevklere sahip, ince ruhlu bir insan canlanırdı. Örneğin, Tamamen maddiyat odaklı, okumayan, araştırmayan, sor-
artık yavaş yavaş unuttuğumuz (ve soyları tükenmekte gulamayan, yaşadığı toplumdan ve dünyadan bihaber,
olan) İstanbul beyefendisi ya da İstanbul hanımefendisi çevre, sanat ve estetik bilinci gelişmemiş bireylere medeni
gibi tanımlamalar tam da bu özelliklere sahip kişileri tarif diyebilir miyiz?
ederdi.
Yıllardır İstanbul’da yaşadığı halde, bir yabancı turist ka-
Şehir ve Medeniyet dar Ayasofya’yı, Süleymaniye’yi veya bir başka tarihi ya-
pıyı gezme/görme ihtiyacı hissetmemiş, yaşadığı şehirle
“Şehir nedir?” diye sorsak; insanımızın çoğu büyük ihti- ilgili tarih bilgisi 1453’ün ötesine geçmeyen; buna karşın
malle modern ve gösterişli binalarla, geniş caddelerle ya AVM’lerde günlerini tüketen, televizyon başına geçip sa-
da alışveriş merkezleriyle tarif etmeye çalışacaktır şehri. atlerce beyinlerini çürüterek tüm dizilerin şecere çıkaran
Evet, şehirler bunları ihtiva eder fakat bir şehri şehir ya- tipleri İstanbullu, şehirli ya da medeni olarak kabul ede-
pan asıl ve temel değerler kültürel ve tarihi birikimi, onu bilir miyiz?
diğerlerinden farklılaştıran mimari ve sanatsal zenginliği,
başka şehirlerde rastlanmayacak kendine has diğer ayırt Yukarıdaki serzenişlerimizin gayesi şehirliliği yüceltip,
edici özellikleri ve belki de hepsinden önemlisi tüm bun- köylülüğü aşağılamak değil elbette. Meramımız, şehre
ları bir kimlik olarak benimsemiş ve bunlarla özdeşleşmiş gelip, şehrin tüm imkanlarından faydalandığı halde, şehre
insan topluluğudur. hiçbir katkı yapmayan, katkı yapmadığı gibi şehrin kültü-
rel kimliğini tahrip eden, şehrin ruhuyla kendini bir türlü
Şimdi şu soruları kendimize soralım ve samimi olarak ce- özdeşleştiremeyen ve diğer taraftan kendi değerlerine de
vap vermeye çalışalım: Mesela İstanbul’u baz alırsak, aca- yabancılaşmış sonradan görme, bencil ve çıkarcı tiplerin
ba bu şehir üzerinde yaşamakta olan yaklaşık 15 milyon sebep olduğu yozlaşmaya/kirlenmeye dikkat çekmektir.
insandan kaçı yukarıda tarif ettiğimiz vasıfları taşımakta- Sürç-i lisan ettiysek affola!
94 95